Simyacı Kitap Özeti | Paulo Coelho’nun Romanından
Simyacı Kitabı – Paulo Coelho’nun Romanından
Bu yazımda Simyacı kitap özeti ile karşınızdayım. Simyacı kitabı, Brezilyalı şarkı sözü yazarı Paulo Coelho’nun, 1988 yılında kaleme aldığı, eleştirmenler tarafından büyük yankı uyandıran üçüncü romanıdır. Evet, simyacı kitap özeti ile yazımıza devam ediyoruz.
Simyacı Kitap Özeti
Romandaki kahramanımız Santiago, annesi ve babası ile birlikte İspanya‘nın Endülüs bölgesinden yaşamaktadır. Santiago’nun ailesi dini konulara çok önem verir. Hatta babası pederdir. Bu yüzden Santiago’nun rahip olması için papaz okuluna gönderir.
Santiago burada hem okula gidiyor hemde boşta kalan zamanını babasının koyunlarını otlatarak değerlendiriyordu. Böylece Endülüs bölgesini dağ, taş, tepe demeden geziyordu. Buralarda gezerken aynı zamanda kitapta okuyordu.
Bir süre sonra Santiago, Endülüs’ten sıkılır ve dünyada yeni yerleri görmek için harekete geçer. Özellikle Mısır Piramitleri ve çölleri görmeyi çok istiyordu. Çünkü Santiago, Endülüs’ten daha güzel ve daha gizemli bir yerde yaşamak istese de, babası kendisi gibi peder olmasını istiyordu. Santiago ise hayatı kilisede geçirerek değil, dünyayı gezerek öğrenmek istiyordu.
Santiago on altı yaşına geldiğinde babasına rahip olmak istemediğini, okuldan ayrılmak istediğini ve gezginci olmak istediğini babasına söyler. Babası bu isteğini kabul edip, oğluna üç adet altın verir ve şöyle der; “git kendine bir koyun sürüsü al ve en iyi kadınlar bizim kadınımız ve en iyi şato bizim şatomuz olduğunu görene kadar dünyayı gez” der ve oğlunu kutsar.
Santiago babasının verdiği üç altın ile bir koyun sürüsü alır ve hayatında en çok istediği şeyi gerçekleştirmeye başlar. Aldığı koyun sürüsü nereye giderse kendisi de oraya gider. Çünkü onun yol göstericisi koyunlardır.
Bir süre koyun sürüsü ile bu şekilde devam eder ve koyunların her gittiği yerde yeni şeyler keşfeder. Santiago bu durumdan o kadar çok etkilenmişti ki, koyunların farklı bölgelerde otladığını fark edememişti. Çünkü koyunların yiyecek ve sudan başka hiçbir sıkıntısı yoktu.
Dağ, taş, tepe demeden her bölgeyi karış karış geziyor ve hava kararınca koyunları güvene alacak bir bölge bulunca orada konaklıyordu. Sabah uyandığında ise tekrar koyun sürüsü ile gezmeye devam ediyordu.
Bir gece dinlenmek için eski bir kilise bulur ve bu kilisenin bahçesindeki firavun inciri ağacının altında uyur. O sırada rüyasında Mısır Piramitleri’ne gitmesi gerektiğini ve orada hazine bulacağını görür.
Romanın kahramanı Santiago, rüyanın etkisinde kamış ve rüyanın gerçekleşmesi için bir falcı kadına rüyasını anlatır. Falcı kadın rüyayı doğrular ve Mısırda hazine bulacağını söyler. Fakat falcı kadın bu hazinenin onda birini kendisine vermesini ister.
Santiago falcının bu yorumunda tatmin olmadığı için oradan ayrılır ve kasabanın bir yerinde oturur. O sırada kendini Salem kralı olduğunu iddia eden yaşlı bir adamla tanışır. Yaşlı adam bilge bir insan olduğunu Santiago’ya kanıtlar.
Bunun üzerine Santiago yaşlı adama düşüncelerini ve amaçlarını anlatır. Yaşlı adam ise tüm bunları önceden biliyormuş gibi kendini gösterir. Santiago yaşlı adamdan emin olduktan sonra Mısır Piramitleri hakkında gördüğü rüyayı da anlatır.
Yaşlı adam bunun üzerine öğütler verir ve hayatın sırları hakkındaki bilgiye karşılık Santiago’dan koyun sürüsünün onda birini ister. Santiago ise yaşlı adama 6 tane koyun verir.
Yaşlı adam buna karşılık biri siyah diğeri ise beyaz olmak üzere iki tane taş verir. Bu taşlar sıradan taşlardan değildir. Çünkü bu taşların bir sırrı var. Taşlardan siyah olanın anlamı evet beyaz olanı ise hayır anlamına geliyor.
Yaşlı adam burada şu uyarıyı yapar; “Bu taşları zor anlarında kullan, fakat elinden geldiğince kararları kendin vermeye çalış” der. Santiago’nun Mısıra gitmesi için para gereklidir. Bu nedenle elindeki tüm koyunları satar ve yola koyulur.
Santiago artık uzun bir maceranın peşine düşmüştür. Afrika‘da Tanca adında bir liman şehrine gelir. Burada turizm konusunda tecrübeli bir Arap çocuğu ile tanışır ve Mısıra gitmek istediğini söyler. Arap çocuk bu yolculuğun zorlu geçeceğini ve Mısıra gidebilmesi için büyük sahra çölünü geçmesi gerektiğini söyler. Büyük sahra çölünü geçmesi için ona bir deve almasını söyler.
İkisi birlikte pazarın yolunu tutar. Fakat Arap çocuk küçük bir numara yaparak Santiago’yu kandırır ve parasını alıp oradan uzaklaşır. Santiago hiç bilmediği bir şehirde parasız ve pulsuz bırakılır. İlk darbeyi bu şekilde yer. Santiago’nun para kazanmaya ihtiyacı vardı. Bunun üzerine bir dükkanda çalışmaya başlar. Evet, parasız ve pulsuz bırakıldı ama Mısır hayalinden asla vazgeçmedi.
Bu dükkanda 6 ay kadar bir süre çalıştıktan sonra yeterli parayı kazanarak tekrar Mısıra doğru yol alır. Yolda bir İngiliz ile tanışır. İngiliz ise Mısıra simyacıyı bulmak için gelmiştir. Hem İngiliz arkadaşı hemde kendisi kişisel menkıbelerini bulma çabasındadır. Santiago, yüreğinin götürdüğü yere gitmezse pişmanlık duyacağını hisseder ve yüreğinin söylediklerini dikkate alarak yoluna devam eder.
Karşılaştıkları her zorlu engelde hep kişisel menkıbesine güvenir ve sonunda kumullar tepesine varır. Piramitler, bütün güzelliğiyle karşında yükselmektedir. Diz çöküp ağlamaya başlar ve şükreder. Ardından hazineye ulaşmak için kamulu bütün gece kazmaya başlar ama ne yazık ki hiç bir şey bulamaz. Kazmaktan yorulmuştur ve orada uyumaya başlar.
O sırada birden ayak sesleri gelir ve uyanır. Gelenler savaş mültecileri dir. Mülteciler cebindeki tüm altınları alır ve geri kalan altınların kazdığı yerde olduğunu düşünerek onu kazmaya zorlarlar. Fakat bir şey çıkmayınca dövmeye başlarlar. Mülteciler Santiago’yu öldürmeyi kararlaştırmıştı. Bunun üzerine Santiago, İspanya’dan neden buralara geldiğini başından sonuna kadar anlatır.
Mültecilerin reisi Santiago’nun anlattıklarına karşılık şunları söyler; “Bende rüyamda İspanyaya gidip bir köyde bulunan harabe bir kilisenin bahçesinde bulunan firavun inciri altında bir hazine olduğunu gördüm. Fakat onca çölü geçecek kadar salak değilim” der ve oradan ayrılır.
Santiago mültecilerin bu sözünde gerçeği anlar ve çok mutlu olur. Hazinenin yeri babasının yola çıkmadan önce söylediği şu sözlerde saklıdır. “git kendine bir koyun sürüsü al ve en iyi kadınlar bizim kadınımız ve en iyi şato bizim şatomuz olduğunu görene kadar dünyayı gez” Yani Santiago’nun hazinesi yola çıkmadan öncesi kendi ülkesidir.
Santigo’nun hazinesi aldığı koyun sürüsü ile geceyi geçirdiği harabe kilisenin bahçesindeki firavun inciri ağacının altındadır. Ülkesine geri döner ve o ağacın altını kazar. Bir mücevher dolusu sandık bularak, onca çölleri aşıp mısıra gidip arzuladığı hazineyi sonunda bulur.
Kitap Hakkında Yorumum
Simyacı kitabı, en çok satan kitaplar listesinde yerini almayı başarmış ve okunması gereken muazzam bir kitaptır. Ben kitabı oldukça başarılı buldum. Kitap biz okurlara şu mesajı veriyor. “Eğer hayallerinize gerçekten inanır ve onun peşinden giderseniz, tüm evren hayallerinizi gerçekleştirmek için size yardım eder.”
Yani kitapta verilmek istenen ana mesaj ne olursa olsun hayalimizin peşinden gitmek yönünde olduğudur. Kitapta geçen hazine ise kişinin kendisine ulaşmasıdır. Kitabı hikaye okur gibi okursanız hiçbir şey anlamazsınız ama düşünerek ve hayal ederek okursanız hayatınıza uygularsınız. Kitabı şiddetle tavsiye ederim.
Evet, Simyacı Kitap Özeti adlı yazımızın sonuna geldik. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşça kalın…
Çok ayrıntılı ve güzel bir kitap tanıtımı olmuş. Kitap yazılarını büyük bir keyifle okuyan birisiyim ve öyle yazılar yazmasını da çok severim. Teşekkürler 🙂
okumadım ama okumak lazım her kitap başka bir dünya bilgiler için teşekkür ederim iyi çalışmalar